Türkiye istatistik kurumunun verilerine göre 2013 yılın da 2.695.131 adet girişimci firma faaliyet göstermiştir.
Küçük ve Orta Büyüklükte ki işletmeler; (KOBİLER) toplam girişim sayısının %99,8’ini,i stihdamın %74,2’ sini,maaş ve ücretlerin % 54,7’sini,cironun %63,8’ini,faktör maliyetiyle katma değerin %52,8’ini ve maddi mallara yapılan brüt yatırımın % 53,3’ünü oluşturmuştur.
İlgili veriler ışığın da baktığımız da, ülkemiz de kobilerin payı toplam girişim içinde % 99,8’dir.Nerdeyse ülkemiz girişim ekonomisinin % 100’ü kobilerden oluşmaktadır.
Türkiye gibi ekonomik kalkınmasını sağlamakta gecikmiş, ayrıca çok kırılgan bir ekonomiye sahip olan ülkemiz de,kobi girişimcilerimiz, tüm bu olumsuz ekonomik gelişmelere rağmen, önemli riskler alarak yatırım yapmaktan geri kalmamışlar, yaklaşık olarak istihdamın % 75’ini işletmelerinin bünyelerinde toplamayı başarmışlardır.
Diyebiliriz ki entelektüel sermaye, kobilerimiz de birikmeye devam etmektedir.
Ama ne yazıktır ki kalkınmakta olan ülkemiz de, yerli teknoloji yeterince gelişememiştir.
Yapılan her 1 TL’lık makine ve teçhizat donanımı oluşturan teknolojik sabit sermaye yatırımının 0,6 krş’u yurt dışına gitmekte,kurulum ve çalıştırma masrafları için ödenen yüklü danışmanlık bedelleri de cabası.
Teknoloji demek; üretim ve kalitenin artması anlamına gelir. Teknoloji yatırımların da, yurt dışı bağımlılığımızdan dolayı yatırım maliyetleri artmakta ve doğal olarak da, birim fiyatların artmasına neden olmaktadır.
Fiyatların bu ve benzeri nedenlerden dolayı artışı, kobilerin ürünlerini satma da yeterli miktara ulaşmakta zorlanmalarına neden olmakta ,benzer üretim mallarının daha ucuza ithal ikame mallar olarak dış ülkelerden daha ucuza getirilmesi sonucu, yerli üretimde fiyat tutmamakta ve kobiler; fiyat düşürmek için kalitelerinden ödün vermek zorunda kalabilmektedirler.
Türkiye ekonomisi, yatırımcılarımız açısından, bu anlamda kısır döngüye girmiş olup, gelişmelerden en fazla, yeterli öz sermayeye sahip olamayan kobiler etkilenmekte ve önemli zararlar görmektedirler.
Rekabet edebilmek için kobilerimiz; maliyetleri aşağı çekebilmek adına kalitelerinden ödün vermek zorunda kalabilmektedirler. Böyle bir durumla karşı karşıya bırakılabilmektedirler.
Kaliteli üretim ise iş ahlakının bir göstergesidir. İş ahlakının kuralları dünyanın her yerinde aynı şartları taşımakta olup, vazgeçilmesi ve değiştirilmesi mümkün olmayan kurallardır.
İstihdamın % 75’ini sağlayan kobiler de, kaliteden ödün verilmeye başlandıkça, bu durum yavaş yavaş kanıksanır hale gelmeye başlar.
Denetimlerin azlığı ve son zamanlar da görülen siyasi yandaşlıklar sonucu oluşan göz yumma yaklaşımları, asgari kalitenin altın da yapılan üretimlerin, bir ticari zihniyet haline gelmesine neden olmaya başlar.
Kobilerde çalışan mavi yakalı bireylerin önemli bir kesiminin bundan etkilendiğini varsaydığımızda ve % 75’lik istihdam dilimini oluşturan tüm bu bireylerin, bir de aileleri ve etkileşimde bulunduğu sosyal çevrelerini de düşündüğümüzde,sadece üretim kalitesinden çok az da olsa ödün vermekle bile oluşan olumsuz iş ahlakının, nasıl bir toplumsal ahlak sorunu haline gelebileceğini buradan anlamak mümkündür.
Ne yazık ki ilgili gelişmelerin; siyasi yönetimlerin izledikleri yanlış politikalar sonucu meydana geldiği aşikardır.
Yoksa küçük kaynaklarıyla yatırım yapan girişimcilerimizin; tüm bu gelişmelerden dolayı ne kadar zorlandıkları ve işlerini yürütmek için sarf ettikleri çabalar, benim hala danışmalık yaptığım işletmeler de tanık olduğum olaylardır.
Cengiz HERGÜNLÜ
www.hergunlu.com