Günümüzde üretim yapan işletmelerin çok büyük şirketler olmalarından ziyade, teknoloji ve bilgi birikimine sahip ve bunları kullanabilen, esnek yönetim yapısına sahip küçük işletmeler olması daha önemli hale gelmiştir.
Dünya da kabul gören bu tür işletme yapılarına nasıl gelindi; basit şekilde değinmeye çalışalım.
İngiltere de başlayan sanayi devriminin başlangıcı, merkantilist (altın ve gümüşe verilen değer) yaklaşım sonucunda, sömürgelerinden çeşitli yollarla elde edilen değerli madenlerin fazlalığı nedeniyle para arzı enflasyonu yaşanmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda, âtıl hale gelen ve durduğu yerde hiçbir işe yaramayan değerli madenlerin, ticarete ve özellikle üretime kanalize edilme zorunluluğu meydana gelmiştir. Buhar gücünün bulunması ve diğer yeni icatların üretime aktarılması sonucunda sanayi devrimi de başlamıştır. İngiltere’nin sahip olduğu demir cevheri rezervlerinin bu sürece sağladığı katkıyı da dâhil etmemiz gerekir.
Sanayileşmenin başlangıç gelişmesinde temel görüntü, büyük ve devasa makine yatırımları sonucunda, yine standart ve yüksek miktarlı fakat ucuza mal edilen üretimler gerçekleşmesine bağlı olmasıydı. Ne yazık ki; çalıştığı makinenin uzantısı gibi görünen, kalifiye olmayan veya yarı kalifiye olan çalışanların gelişmelerini önleyici, sıkıcı hale gelen ve bir iş tatmini sağlamayan bu işlerden işçi sınıfının sıkılması ve militan çalışanlar haline gelmesi; diğer sorunlarında bunlara eklenmesi sonucunda işletmeler yönetilemez hale gelmiştir.
Büyük işletmelerin bir diğer önemli sorunu ise katı kurallara bağlı bir yönetim türü olan “âdem-i merkeziyetçi” yaklaşımlarla yönetilmeleri, çalışanların yeknesak iş süreçlerine ve katı iş tanımlarına uymalarının zorunlu ve değişmez olması gibi nedenlerle, işletmelerin çabuk değişim ve gelişmelere hemen adapte olamama sonucunu doğurmuştur. İlave olarak büyük ve hantal yapıları nedeniyle, üretimde yapılması gereken en ufak bir değişikliğin çok büyük maliyetlere neden olması da ayrı bir sorundur.
1860 yılının ikinci yarısından ikinci dünya savaşına gelene kadar yaşanan bu gelişmeler sonucunda; 1960 yılından itibaren Japonya’nın bilgi ve teknolojik gelişimlerdeki başarıları ve bu başarıları küçük yapıda ki esnek yönetim özelliklerine sahip işletmeler ile gerçekleştirmeleri, büyük ve devasa işletmelerin öneminin yitirilmesine neden olmuştur.
1980 ve devamındaki yıllar ise girişimcilik kavramının KOBİ’ lerle eş tutulduğu; değişimin, esnekliğin, bilginin ve modern yönetim kavramlarının KOBİ’ ler içinde yer bulduğu ve gelişme göstermeye başladığı bir dönem olmuştur; olmaya da devam etmektedir.
Bu gelişmeler sonucunda, büyük işletmeler de küçülerek veya yavru küçük işletmeler kurarak ya da bölünerek faaliyetlerini sürdürme çabalarına girmişlerdir.
Gelişmiş ülkeler, geçmişte gerçekleştirdikleri sanayi devrimi ve sömürgeleri ile bugün de önemli sermaye birikimine sahiptirler. Üretimlerini, dünya üzerinde ki gelişmekte olan ülkeler de ki işletmeler vasıtasıyla bölerek, maliyetlerini düşürme eğilimine girmişlerdir. Maliyetlerini düşürebilmek için üretimlerinin önemli bölümlerini işçi ücretlerinin düşük olduğu bu ülkeler de yaptırmakta veya bir konu da uzmanlaşmış başka ülkelerde üretimlerinin bazı bölümlerini yine düşük maliyetlerle yaptırma yoluna gitmişlerdir. İşletme küçülmelerinin dezavantajlarını bu yolla avantaja çevirmeye çalışmaktadırlar.
Bu sistemin adına ise günümüzde ‘’küreselleşme’’ denilmektedir.
Sonuçta, ekonomik kalkınma göstergeleri olarak dünyada temel alınan ölçü; sahip olunan KOBİ’ lerin sayısı ve üretim çeşitliliği ile kıyaslanmaktadır. Bilgi arttıkça, ekonomik mal ve hizmetlere olan taleplerde ani değişiklikler görülmekte, talebi karşılamak için esnek ve değişikliğe hemen adapte olabilen işletmeler ilk sıralarda yerlerini almaktadırlar.
Artık yetişmiş, alanında uzman olan, iş tatmini ve verimliliği ön planda tutan, bilgi ve teknolojinin ülke ekonomilerinde önemli olduğunu kavrayan gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkeler nezdinde bile aranan ve peşinden koşulan ülkeler haline gelebileceklerdir.
Türkiye açısından bakıldığında ise sahip olduğumuz genç nesil ile ticarette ve üretimde, bilimin ve teknolojinin son sürat uygulandığı KOBİ’ lerimiz sayesinde, ülkemizin dünya coğrafyasında ki önemi de dikkate alındığında, gecikmiş olan ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek hayal değildir. Önemli olan dünya ekonomik gelişme süreci içinde, katı merkeziyetçi yönetimlerden vazgeçildiği ve artık çağın dışında kaldığı kabul edilen bu tür yönetim modellerini; ne işletmelerimiz de, ne de ülkemizde kullanma yoluna gitmeyelim.
Cengiz HERGÜNLÜ
SMMM-Bağımsız DENETÇİ