Sosyal ağlar :

PRATİK BİLGİLER

» Amortisman Sınırı
» Vergiden Müstesna Yemek Bedeli
» Emlak Vergisi Oranları
» Fatura Düzenleme Sınırı
» Değer Artış Kazançları İstisna Tutarları
» Kıdem Tazminatı Tavanı
» Usulsüzlük Cezalarına Ait Cetvel
» Yıllık Ücretli İzinler

MUHASEBE STANDARTLARI

Ülke içinde kullanılan muhasebe standartlarını uluslararası standartlarla bütünleştirebilmek için 1995 yılından bu yana 43 uluslararası muhasebe standardı Türkiye’ye ...

T.C. RESMİ GAZETE

   DUYURULAR

Türk İşletmeleri’nin iki sıfır mağlubiyeti (makale)

 

8.ve 19.yüzyıllar arasındaki buluşların etkisiyle ve buhar gücünün çalışan makinelerin üretimine olan yüksek katkısıyla, önce İngiltere’de ve sonra diğer Avrupa ülkelerinde, Sanayi Devrimi’ni başlatmış, bu gelişmeler ise  Avrupa’da sermaye birikimi oluşmasına neden olmuştur.

 

 

 

Önceleri Avrupa ülkelerinde ki başlangıç politikaları, ülke içindeki altın ve gümüş  miktarını artırmayı milli serveti artırmak  olarak uygulayan  Avrupa ülkeleri, daha sonra bu politikanın yanında, bir ülkenin değerli maden miktarını artırabilmesi için, ithal ettiğinden daha fazlasını ihraç etmesi gerektiğini, bir başka deyimle, dış ticaret fazlası vermesi gerektiğini savunan düşünceler geliştirmeye başlamışlardır.

 

Merkantilizm denen bu düşünceleri politikaya çeviren  Avrupalı devletler, bir yandan  ihracatlarını artırmaya, bir yandan da ithalatlarını sınırlamaya çalışmışlardır. Kendi ülkelerindeki üretim dallarını dış rekabetten koruma politikaları izlemeye başlamışlardır. Böylece yerli üretim artırılırken, işsizliğin baskısı da hafiflemiş oluyordu.

 

Avrupa’daki bu gelişmelere karşılık gelen dönemlerde ise, Osmanlı  devletinde, merkantilizmin tam karşıtı politikalar izlenmiştir.

 

Osmanlılar’ın dış ticaret politikalarına egemen olan iki temel kaygıları sarayın, ordunun ve donanmanın, kentlerin ve bir ölçüde de lonca teşkilatlarının  iaşe sorunlarının çözülmesi ve mali gelir sağlamaktı.

 

Osmanlı yönetimi, dış  ticareti, darlıkları ve kıtlıkları önlemenin, sarayın, ordunun ve kentli tüketicilerin gereksinimlerinin karşılamanın bir aracı olarak görmüştür. Osmanlı yönetimleri  korumacı dış ticaret politikaları yerine bunun tam tersini yaparak, ithalatı her zaman desteklemiş, ihracatı ise gerekli gördüklerinde, ortaya darlıklar çıktığında sınırlamak yoluna gitmişlerdir.

 

Osmanlı yönetimleri zaman zaman korumacı iktisat politikaları izlemeye çalışmışlar ama bu pek etkili olamamıştır.

 

Kısaca ülke içindeki üretimi dış rekabete karşı korumak ve desteklemek, istihtam yaratmak Osmanlı yönetimleri için büyük bir öncelik taşımamıştır.

 

Avrupa ülkelerinde, sanayi devrimiyle birlikte, bunun doğal sonucu olarak, bilim ve teknolojide büyük ilerlemeler kaydetmeye  başlamışlar ve günümüzde,  ilgili ülkeler tarafından, teknolojik gelişmeleriyle dünyaya yön vermeye devam etmektedirler.

 

Bütün bu gelişmelerin dışında kalan Osmanlı devletinde milli bir sermaye birikimi olamamış, arkasından kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti döneminde, daha öncesinden gelen yoksulluk, birikmiş  olan dış borç tutarları, ve geri kalmışlık gibi nedenlerle, yine yeterli bir milli sermaye birikimi, Cumhuriyet  döneminde de olamamıştır.

 

Bu bağlamda, günümüze gelindiğinde ise, döviz kurlarında  ve enflasyondaki  artışlar ile boğuşan ülkemizde, enflasyonun sürekli hale gelme nedenin üretim noksanlığı olduğu, ithalatla dayalı büyümenin günümüzde  de devam ettiğini, dış ticaret hacminde oluşan eksi tutarlara bakarak anlamak mümkündür. Yani ne yazık ki geçmişte yapılan hatalar devam etmektedir.

 

Geçmişten gelen bu hatalar  nedeniyle oluşan eksik üretime bağlı enflasyonun, kurumlar tarafından doğru tahmin edilmesi ve piyasalara doğru yansıtılması gerekliliği yerine getirildiği takdirde, piyasalar da gerekli pozisyonları ve tedbirleri alabileceklerdir. Ama ne yazık ki, ülkemizde açıklanan ülke finansal oranlarının, gerçeği yansıtmadığı yönünde endişeler kamuoyunda verilere karşı güvensizlik yaratmaktadır.

 

İşletmelerimiz ise; geçmişten gelen, yukarıda anlatmaya çalıştığımız gibi sanayileşememiş, bir sermaye birikimi sağlayamamış, süregelen yüklerle birlikte, günümüz gelişmelerinin oluşturduğu  finansal ülke verilerini, doğru şekilde alamama risklerine karşı, dünyayla rekabet edebilme anlamında, ticari hayatlarına  iki sıfır yenik olarak başlama durumunda kalmaktadırlar.

 

Bu anlamda kurumsallaşma,  bilgi, teknoloji, risk gibi benzeri  kavramlara dayalı bilimsel  metotları daha çok kullanarak faaliyetlerimizi sürdürmeye çalışmalıyız. Bilim ve bilgi toplumu olmak zorundayız.

 

Bana göre, birçok KOBİ’nin önemli bir kısmının, henüz  farkında bile olmadığı Sanayi 4.0 gelişmeleri, geçmiş yüzyıllardan ve yakın dönemlerden gelen  bu açıkları kapatmakta önemli bir fırsat olabilir.

 

Umarım ülke olarak bu fırsatı çok iyi kullanabiliriz.

 

Faydalı olması dileğiyle

 

Cengiz HERGÜNLÜ

SMMM-Bağımsız DENETÇİ

info@hergunlu.com

www.hergunlu.com