Ben bir ekonomist değilim, fakat 1980 yılından sonra olan bütün mali, finansal ve diğer ekonomik krizleri mikro ekonomik anlamda yaşadım, yaşadık.
Mikro ekonomik anlamda diyorum, çünkü bu dönemlerde işletmelerde finans-muhasebe departmanlarında görev yapıyor ve özellikle o dönemlerde, işletme sahipleri de olan yöneticilerle, geçmişte olan ve ileride olması muhtemel olumsuzlukların sonuçlarını, işletme yönetimi açısından, zaman zaman müzakere ediyorduk.
Üstelik bu müzakereleri; henüz bilgisayarların yeni yeni kullanılmaya başlandığı, paket programların sınırlı olduğu, program ve bilişim sistemlerinin bu kadar gelişmediği dönemlerde, öğrenmek için özel çaba sarf edilen, hantal programlarda oluşturulan raporlara göre yapmak durumundaydık.
1994 yılı krizine yakalandığımız dönemde; isim yapmış, AVM’lerde ve cadde dükkânlarda, ülkenin birçok bölgesinde mağazacılık faaliyetlerine ilk başlamış firmalardan olan, a’dan z’ye her türlü tekstil ürünlerini üreten, bin yüz kişi çalıştıran, yüzde 45 veya 55 değişen oranlarda, iç piyasa veya ihracat hasılatına sahip, dönemine göre de teknoloji yatırımları ve marka değeri yüksek olan bir işletme de,1994 kriz öncesi ve sonrası raporlamalarını dolar veya Alman Markı bazında, bu hantal bilgisayarlarda ve programlarda yapmaya çalışıyorduk.
Belirtmeliyim ki; her şeye rağmen, yönetime çok önemli raporlar sunulabiliyor, krizden önce alınmış olan finansal raporlar ile karşılaştırmalar yapıp, alınacak kararlara destek olunabiliyordu. Çünkü , işletme doğruları ve gerçekleri kayıt altına alma özelliğine sahipti. Alınan birçok kararın arasında dikkatimi çeken nokta ise; üst yönetimin, işletmeden hiçbir şekilde eleman çıkartılmadan, faaliyetlerin sürekliliğinin sağlanması ve gerekirse elde edilecek kârları minimize ederek, işletmenin devamlılığının sürdürülmesi, kriz döneminde ki en önemli hedef ve politika haline gelmesiydi.
Doğruları ve gerçekleri kayıt altına alan söz konusu işletme, günümüzde başka bir unvan altında faaliyetini sürdürmektedir.
O zamanın şartlarına göre, bu gün baktığımız da, teknoloji ve bilişim anlamında daha ileri olduğumuzu biliyoruz, geçmişte yaşanan krizler bir sonra ki oluşabilecek krizlere öncülük etmektedir.
Krizler sonrasında riskleri en aza indirecek yeni finansal enstrümanlar ortaya çıkmakta, öğrenilen bu enstrümanlar, (türev ürünler vb.) yol gösterici olabilmektedir.
Geçmiş dönemdeki krizlerin yol göstericiliğini ve benzeşliğini teyit etmek amacıyla, 5 Nisan 1994 tarihli krize karşı alınan makroekonomik istikrar programının bazı uygulamalarını açıklamakta fayda görüyoruz. İlgili maddeler aşağıdaki gibidir:
1-Ek vergi alınarak kamu gelirlerinin artırılması
2-Kamu giderlerinin; ücret artışlarının enflasyonun altında tutulması da dâhil olmak üzere, çeşitli bütçe kısıntıları yoluyla düşürülmesi.
3-(1) ve (2)’de konu edilen önlemler sonucu destekli bütçe açığının ve dolayısıyla kamu kesimi harcama gereğinin (PSBR) düşürülmesi
4-TL’nin dolar karşısında değer kazanmasının önlenmesi
5-Hazine Borçlanmasının çekici hale getirebilmek için başlangıçta enflasyonun çok üstünde bir faizle kâğıt (Devlet tahvili, hazine bonoları vb.) satılması ve zaman içinde faizin düşürülmesi.
Açıklanan 1994 yılı istikrar programının ve diğer krizlerde uygulanan maddelerin incelenmesi sonucunda, bire bir olmasa da, aynı ve benzeri uygulamaları, Korona virüs salgınının yarattığı krize de uygulanabileceğini ve belki de daha ağır uygulama maddelerin gündeme gelebileceğini öngörerek, tedbirlerimizi buna göre almamız gerekir.
Bugün sahip olduğumuz bilişim teknolojisine ve geçmişten gelen kriz tecrübelerine göre, krizler öncesinde planlar programlar yapmak, simülasyonlar uygulamak, krizlere karşı tedbir alabilmenin önemli ayrıcalığı haline gelmiştir.
Korona virüs salgınının bütün dünyada beklenmeyen bir ekonomik krize yol açtığı doğrudur. Ama bütün öğretilerde, mali krizin nedenleri açıklanırken, alt başlıklarda verilen, ekonomiyi etkileyecek olaylar altında sayılan maddelerin içinde “salgın hastalıkların” var olduğu yeni bir tespit değildir. Yoksa Amerikalı istatistikçi ve danışman W.Edwards Deming’in dediği gibi, “Yükselen bir piyasada her yönetici başarılı görülür.”
Ülkemizin gelişmekte olan bir ülke olduğu,devletimizin ekonomik gücünün niteliği unutulmamalı ve daha proaktif olunması gerekliliği, işletmelerimizin devamlılığı açısından titizlikle dikkate alınmasında büyük önemlilik payı vardır.
Faydalı olması dileğiyle
Cengiz HERGÜNLÜ
SMMM-Bağımsız DENETÇİ