Bundan yıllarca önce, şirketlerde ayrı kasa defteri tutmanın yasal zorunluluk olduğu dönemler de vergi memurları, özellikle, kasa defterlerinin günü gününe yazılıp yazılmadığını kontrol ederlerdi.
Aynı bölgede bulunan işletmeler, gezinen vergi denetim elemanlarını birbirlerine haber verirler ve genelde günü gününe yazılmayan bu defter on dakikada yalan yanlış yazılırdı.
Çoğu kez, sonradan düzeltmesi zor olan hatalar yapılır, düzeltmeler evrakla ilgisi olmayan gün veya aylarda yapılırdı. Daha sonrasında ise sorun kökünden çözülmüş, silinebilen tükenmez kalemler icat edildiğinden, defter formaliteden günlük olarak yazılır hale gelmişti.
Ayda bir kez ise ilgili defter evraklara uygun halde silinerek düzeltilir, olması gereken hale getirilirdi. Tespit edilen bu olaylar neticesinde, günlük kasa defteri tutmanın gereksiz bir yük oluşturduğuna karar verilip, resmi kasa defteri tutma zorunluluğu tümden kaldırıldı.
Günümüzde ise, finansal enstrümanlar fazla artığı için, nakit ve nakit benzeri değerleri yönetmek daha karmaşık hale gelmiş, sadece kasadaki parayı takip etmek yeterli olmamaktadır. Fakat artan bu kadar finansal varlığın içinde nakit yaratmanın önemi hiçbir zaman azalmamıştır. Hatta artan parasal finansal reel varlıkların ne zaman nakde dönüşmesi gerektiğinin planlaması, günümüzde en önemli konu olmuş, dönen varlıkların yönetimi ayrıca fazla uzmanlık gerektirir hale gelmiştir.
Daha önceki yıllarda, küreselleşmenin çok hissedilmediği 2000’li yıllardan önce, dünyada sermaye hareketleri bu kadar serbestleşmediği için, tek başına ‘nakdi likidi’ takip etmek yeterli olabiliyordu. Çünkü dünyanın herhangi bir yerinde olan kriz, krizin olduğu ülkelerde ve yakın çevre ülkelerde hissediliyor, diğer uzak ülkelerde hissedilmiyordu. Krizler, olduğu ülkelerin kendi içinde çözülüp bitiyordu.
Şu anda dünyanın ekonomik anlamda birbirlerini bu kadar etkilediği bir arenada, günlük dönen varlıkları günü gününe değil, ‘saati saatine’ takip etmek, zamanında pozisyon almak adına, finansal yönetim planlarına almak durumundayız, aksi halde silinebilir kalemlerle yazmaya devam ettiğimizde, Dünya’nın diğer ucunda oluşan bir krizden önce kendimizin etkileneceğini, son Korona virüs salgını bize göstermiştir.
İşletmelerin satışları ile finansman gereksinimleri arasında yakın ve dolaysız bir ilişki vardır. Başka bir deyişle, işletmelerin belirli bir satış düzeyine ulaşabilmeleri için, döner varlıklara yatırımlarını artırmaları gerekir. Eğer silinebilir kalemleri kullanmadan, yani finansal işlemlerimizi doğru ve güncel olarak hesaben doğru takip edebiliyorsak. Örnegin, bir işletmenin ortalama tahsil süresi 40 gün, günlük kredili satışları 2 bin TL ise, alacaklara yatırım tutarı 80 bin TL olmalıdır gibi hesaplamaları yaptığımızda bir şeyler yapmaya başladık demektir. Bunlar daha da geliştirilmelidir.
Dönen varlıkların yönetimi, özellikle, küçük işletmeler açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü küçük işletmeler, sermaye yetersizliği nedeniyle, sabit varlıklara yatırımı kiralayarak veya kullanılmış varlıkları satın alarak azaltabilirler.
Nakit, işletmelerin üretim ve satışa devam edebilmeleri için ihtiyaç duydukları stoklar gibidir. Bu yüzden nakit tutma kararı stok tutma kararı gibidir.
Eskiden yöneticilerin amacı, fazla nakit bulundurarak, yatırım fırsatlarından yararlanmak, beklenmeyen olaylara karşı önlem ve saygınlık sağlamaktan ibaretti. Özellikle son yıllarda nakit ve nakit benzeri varlıklara yatırımın iyi yönetilmesi, işletmenin hem faiz geliri elde etmesine, hem de gerektiğinde ek fonlar yaratmalarına olanak verir.
Yöneticiler menkul kıymetlere yatırıma ağırlık vererek, işletme kârlılığını artırmaktadırlar. Önemli olan, kriz sinyallerinde, zamanında pozisyon alıp, gerektiğinde menkul kıymetlerin nakde dönüşebilme yeteneğine sahip olabilmesidir.
Faydalı olması dileğiyle
Cengiz HERGÜNLÜ