Kapitalizmin, on dokuzuncu yüzyılda Batı Avrupa ülkelerinde ve bu ülkelerin uzantılarında gelişmesi, ilerlemesi genellikle serbest ticaret ve serbest piyasanın yayılmasına bağlanır.
Bu ülkelerdeki yönetimler uluslararası ticareti (serbest ticareti) vergilendirmediği ve veya kısıtlamadığı için veya daha genel olarak, piyasanın işleyişine müdahale etmediği için, kapitalizmin bu ülkelerde geliştiği iddia edilir. İngiltere’nin ve ABD’nin diğer ülkelerin önüne geçtiği, çünkü onların serbest piyasa ve özellikle serbest ticareti benimseyen ilk ülkeler oldukları söylenir.
Fakat biraz araştırıldığı zaman, devletin tıpkı diğer Batı ülkelerinde olduğu gibi İngiltere ve ABD’de de kapitalizmin erken gelişiminde öncü bir rol oynadığı görülür.
Birinci etapta yerli sanayiyi koruma öncüsü olarak İngiltere, ülkelerinde ki yün tekstil sanayiini korumak için ithal mallarından alınan gümrük vergilerini yüksek tutarak, İngiliz üreticilerini diğer üstün nitelikli üreticilerine karşı korudu. Bu sayede on sekizinci yüzyıl itibariyle yün tekstil ürünleri İngiltere’nin ihraç gelirlerinin önemli bir kısmını oluşturmuştur.
Bu ihraç gelirleri olmasa, İngiltere Sanayi Devrimini gerçekleştirmek için gereksinme duyduğu yiyecek ve hammaddeleri ihraç edemeyecekti. Devlet müdahalesine dayalı bu işlemlerden sonra sanayi üstünlüğünü elde edip, dünyaya kabul ettirdikten sonra, İngiltere tam anlamıyla serbest ticarete geçmiştir.
İkinci etapta yerli sanayisini koruma öncüsü olarak ABD. Bağımsızlığını kazandıktan sonra birçok Amerikalı eğer ülkeleri Britanya ve Fransa gibi ülkelerle dirsek temasında bulunacaksa, sanayileşmeleri gerektiğini savunmuşlardır.
Devlet; bağımsızlıktan sonra, ABD gibi ekonomik açıdan geri kalan bir ülkenin büyüyene kadar ‘emekleme çağındaki sanayilerinin’ üstün yabancı rakiplere karşı korunması ve beslenmesi gerektiğini savunan politikalar izledi. Genç sanayicilere yardım etmek için gümrük vergisi ve diğer önlemlerden yararlanılmasını, yani sübvansiyonları, altyapılara kamu yatırımı yapılmasını, bankacılık sistemini geliştirmek için yeni icat ve önlemleri teşvik edecek bir patent yasası çıkarıldı.
Başlarda ABD politikasına sahip olan büyük arazi sahipleri daha ucuzunu ve kalitelisinin Avrupa’dan alabilecekken neden bu tür yatırımlara girişilmesi gerektiğini sorguluyorlardı. Fakat ABD. Politikasını ‘güçlü bir ülkenin güçlü bir imalat sektörüne ihtiyacı var’ görüşüyle belirledi. Bütün bu devlet müdahalelerinden sonra ABD. Serbest ticarete geçmiştir!
Gerçekte İngiltere ve ABD’nin devlet müdahalesiyle ekonomilerini düzeltip anladığımız anlamda serbest ticarete geçmeleri, dışa açılma istekleri ve sömürge toplumları oluşturma amaçları için cebren güç kullanımları sayesinde, diğer ülkelerin kendi gümrük vergilerini belirleme hakkını ellerinden alan serbest ticaret anlaşmalarıyla olmuştur. Yoksa tüm toplumun anladığı gibi kendi ülkelerinde geçek anlamda serbest ticaret uygulamaları yoktur. Osmanlı İmparatorluğu ile imzalanan, Osmanlı’nın kendi eyaletleri arasında dahi, kendi üreticilerine uyguladığı yüksek gümrük vergilerini, bu ülkelerden ithal edilen ürünlere uygulanmaması yönünde yapılan serbest ticaret anlaşması bir örnek olabilir.
Günümüzde ise teknolojinin her şeye hâkim olduğu, toplumsal dönüşümlere ve değişime aracılık eden dijital gelişmelerin ve robot teknolojilerinin faydası tek başına yine yeterli olmayacak olup, kapitalist sınıf ve mülkiyet ilişkileri bağlamında otomasyondan kimlerin faydalanacağını ve kimlerin zarar görmesinin engelleneceği yönünde politikalar uygulamak yine devletin müdahaleleriyle olmalıdır.
Robot teknolojilerinin en üst seviyeye çıktığı durumlarda bile, ekonomik durgunluğun olduğu zamanlarda, istihdamın büyümemesinin nedeni yapay zekâya veya duygusal zekâya sahip robotların değil, yine devlet politikalarının başarısızlığına bağlanacağı düşünülmelidir.
Diyelim ki; tüm işler robotlar tarafından yapılıyor ve İnsanlara sadece robotları yönetme görevi düşüyor olsa bile, devlet, robotların ürettiği ürünlerin ve GSMH’nin dağıtımını belirleyeceği başarılı politikalarla gereğini yapmak zorundadır. Ekonomik başarı veya başarısızlık tamamen siyasilere ve ülke yöneticilerine aittir.
Gelişen teknoloji birçok şeyi kökünden değiştirecektir ama değişmeyen tek gerçek; devletin varlığı ile düzeltici müdahale ve önlemleridir.
Aksi takdirde devletin ekonomiden çekilmesini savunanlar, ekonomiyi etkileyen bir kriz anında, devletin teşvik ve desteklerine ihtiyaç olduğu ve ekonomiye müdahale etmesi gerekliliğini talep etmeleri, yine devlet önderliğinde kalkınmanın önemli bir göstergedir.
Cengiz HERGÜNLÜ
SMMM-Bağımsız Denetçi