Batı dışındaki coğrafya parçalarının geri kalmış ve gelişmeye yeteneksiz olarak nitelendirilmesini çok ilginç bulan tarihçimiz Prof. Dr. İlber Ortaylı; zira böyle tasnifler, bu günkü Batı Avrupa’dan ziyade, Doğu Akdeniz’in İslam dünyasının eseridir diyor. Aynı zamanda ‘Biz Türkler, her şeyi taklit ederiz fakat kaybolmayız. Çünkü dilimiz çok özgündür’ de demektedir.
Bu açıklamalar bana göre, kendimize güvenmemiz ve kullanmış olduğumuz dili daha da geliştirmek, sahip çıkmak durumunda olduğumuzu anlatmaktadır. Yani özgün bir eğitim reformunun gerekliliği de buradan anlaşılır hale geliyor. Dilimizin yozlaşmaması için bu şart bence.
Bu güzel toplumsal özelliklerimize rağmen, bu günkü çağdaş Dünya’da, özellikle ekonomik anlamda daha akılcı ve talepkâr olmamız da gerekmektedir. Örneğin; herkesin asgari bir gelire sahip olması ve eğitim gibi temel hizmetlerden yararlanması temel bir haktır, talep edilmelidir. Hiçbir birey yoksullukla ve açlıkla karşı karşıya kalmamalıdır.
En kötü ekonomilerde dahi, kötü durumda olan yaşlılara, engellilere ve yoksullara yapılan yardımlar, kişi kurum veya dernekler vasıtasıyla yapılan yardımların, miktar açısından vergi alan devletin yaptığı yardımlardan daha yüksek olmamalıdır. Ancak zengin toplumlarda, özellikle Avrupa ülkelerinde, çok geniş kapsamlı ve miktar yönünden çok daha cömert yardım ve destek programları vardır.
Bu refah devleti olarak bilinir ve daha çok kazanandan daha fazla vergi olarak alınan gelirlerle bu ve buna benzer yardım ve destekler karşılanır.
Fakat hatırlanmalıdır ki; dünyadaki büyük sosyal değişimler, Sanayi Devrimi’nden bu yana, üretim dünyasıyla bağlantılı teknoloji ve kurumlarda yapılan değişimlerle olmuştur. Bu anlamda ekonomiyle ilgili gelişmemizi ileri götürebilmek için, üretimle şu anda çok daha fazla ilgilenmemiz gerektiği açıktır.
Dünya tarihinden kaybolmamıza engel olan özgün dilimizin yanında, gelişmekte olan bir ülke olarak taklitçilikten çıkıp, kendi teknolojimizi, kurumlarımızla birlikte üretebileceğimize inandığımız ve ürettiğimiz zaman, çok önemli bir ülke durumuna geleceğimize ve yeteneğimize inanmamız gerekir.
Bilgi; teknoloji gelişminde en önemli ve çok değerli bir faktördür, akılcı kararlar vermemizi ve kandırılmamamızı sağlar. Ülke yönetiminde görev alan bir kısım yetkilinin; döviz kurlarındaki artış enflasyonu artırıyor ve bunların sorumlusu dış güçlerdir dendiğini varsaydığımızda, döviz kurlarının artışının enflasyondan kaynaklanmadığını, üretim noksanlığının döviz kurlarını yükselttiğini ve bundan dolayı enflasyonun, yani fiyat artışlarının oluştuğunu bilmemiz yine eğitimin kazandırdığı bilgi ve ilgiyle gerçekleşecektir.
Faydalı olması dileğiyle
Cengiz HERGÜNLÜ
SMMM-Bağımsız DENETÇİ