Dünyamızda her şey çok hızlı bir şekilde değişmekte, değişime uğramaktadır. Reel ekonomi ile parasal ekonomi arasındaki eşitsizliğin, farkın artması sonucunda, ekonomi alanında da sorunların artmasına, önemli krizlerin çıkmasına neden olmaya devam etmektedir.
Aslında kriz bir bakıma ülke yöneticilerinin düşüncelerinde köklü değişiklikler yaratmaya ve ekonomiye yön vermeye dönük çabaların hızlanmasına neden olan makro anlamda kararlar almalarına neden olmaktadır. İşletme yöneticileri ise, krizlerin yarattığı, özellikle finansal alandaki gelişme ve değişimleri, yatırım ve fonlama açısından, işletmeyi etkileyebilecek mikro ekonomik etkilerini yakından takip etmek zorundadırlar.
Kriz anlamında; finansmanla ilgili köklü değişiklikler 1930 dünya ekonomik bunalımından sonra gerçekleşmiştir. Yeni finansal varlıkların ve ürünlerin geliştirilmesi ve uygulanması yönünde adımlar atılmaya başlamıştır. Başarısız olan birçok girişimcinin, hileli işlemlere yönelmesi sonucunda ise devletin işletmeler üzerindeki düzenleme ve denetleme yapmasını zorunlu kılan yasalar çıkarılmak durumunda kalınmıştır. Bu düzenlemelerden sonra, işletmelerin kamuoyuna açıkladıkları bilgiler artmış ve finansal analizlere önem verilmeye başlanmıştır.
Buhran sonucunda işletmelerin kredi fonlarına olan gereksinimleri hızla artmış, fakat aşırı fon taleplerine karşılık, tasarruf sahiplerinden fon transferleri oldukça zorlaşmıştır. Bunun en önemli nedenleri arasında ise, işletmelerin muhasebe kayıtlarına güvensizlik, işletme varlıklarının gerçeği yansıtmaması, menkul kıymet ticareti yapan aracılara olan güvensizliğin artması neden olmuştur. Bunların sonucunda dışarıdan gelen analistlerin, finansal işlemler açısından analiz yapma işlemleri artmıştır. Finansal analistler, işletmelerin durumlarını değerlendirmeye başlamışlardır.
Dünyadaki finans fonksiyonundaki bu gelişmelerden sonra, günümüz dünyasında ise hızlı teknolojik gelişmeler nedeniyle “finansal yönetim” bilimi de hızla gelişmeye devam etmektedir. Finansal işlemlerin ana nedeni; işletme değerliliğinin, işletmenin piyasa değerinin artırılmasına yönelik finansal kararların alınabilmesine bağlı olmaya kadar gelmiştir.
Piyasa değerini en yüksek düzeye yükseltme, firmanın yönetimi ve kaynakların çeşitli iktisadi değerler arasında nasıl dağıtılması gerektiği konusunda verilen kararlar, işletmenin geleceğinin planlanması ve işletme varlığının devamı açısından belirleyici olmaktadır.
Firmalar açısından en uygun fonların tedarik edilmesi için verilen çabalar kadar, bilançoların aktiflerine yapılması gereken yatırımların dağılımı, piyasa değerinin belirlenmesi kadar önemli olmaya başlamıştır. Başka bir deyişle, finans anlayışı sadece uygun fon bulma yetenekleri yanında, aynı anda varlıklara yapılan yatırımlarında eş zamanlı olarak aynı anda değerlendirilmesidir. Tek başına uygun ve ucuz maliyetli fon bulmanın bir anlamı kalmamıştır. Sadece borçların ödenmesi amacıyla yaratılmak istenen krediler, işletmenin devamlılığının tehlikeye girdiğinin çoğu zaman göstergesi olabilmektedir.
Firmaların değeri, alınacak yatırım kararları ile finansal kararların, işletme verimliliğine katacağı değerler ile belirlenebilir. Finansmana ilişkin kararlar, bir yandan firmanın gelecekteki gelir (nakit) akışlarının büyüklüğü aynı anda alınan yatırım kararlarının dağılımına, kısaca aktif yönetimine bağlıdır.
Yukarıda basit yaklaşımlarla açıklamaya çalıştığımız finansal anlayışa sahip olmadan, enflasyonun finansal kararlar üzerinde yaratacağı etkileri önceden planlayabilmek, finansal formülasyona tâbi tutabilmek pek mümkün olmamaktadır. Enflasyonun varlıklar üzerinde yaratacağı fiktif borç artışlarının etkisini hesaplayabilmek için, ülkemizde hâlâ öncelikle bazı işletmelerde devam eden muhasebe kayıtlarına olan güvensizliğin ortadan kalkması ile işletme varlıklarının gerçeği yansıtmaması gibi olumsuzluklar ortadan kalkması gereklidir.
Enflasyonun, son yıllarda devamlı bir süreç halini alması, artan oranlı olarak devamlılık göstermesi nedenine bağlı olarak, yapılacak planlamaların, etkin tahmin yöntemleri kullanılarak yapılmalı, dünyadaki finansal gelişmeler takip edilerek, daha sağlıklı finansal planlar yapma yöntemleri kullanılmalıdır.
Ancak güncel finansal gelişmeleri ve yöntemleri kullanarak, artan ekonomik belirsizlikleri karşılayabilecek şekilde, yalnızca doğru ve gerçek tutarlar üzerinden daha esnek planlama yapılabilir. Yapılmalıdır.
Yüksek enflasyon dönemlerinde artan gerçek işletme sermayesi ihtiyacını karşılayabilmek için, özellikle ekonomik durgunluk dönemleriyle birlikte fiyat artışlarının da sürdürdüğü stagflasyon durumlarında işletme sermayesi ihtiyacı aşırı derecede artmaktadır. Bunun için de alacak devir hızının yavaşlama sürecinin iyi hesaplanabilmesi, stokların çabuk paraya dönüşmesi ile ilgili pazarlama ve reklam faaliyetlerini planlayabilmek için, stok devir hızının doğru ve gerçekçi bir şekilde hesaplanabilmesi gerekir.
Böyle enflasyon dönemlerinde, yatırım kararlarında ne kadar ölçülü ve ihtiyatlı davranılabilmesinin belirlenebilmesi ve minimum hatalarla süreci atlatabilmek için, doğru bilgi ve kayıtlar sonucunda alınan bilgi ve dokümantasyonlara ihtiyaç vardır.
Dünyadaki tüm bu finansal gelişmelere rağmen, finansal yöntemlerin kullanılabilmesi yönünde ihtiyaç duyulan finansal bilgiye ait altyapıyı oluşturamayan işletme yöneticilerinden, ben önümü göremiyorum ve karar alamıyorum yaklaşımları devam edecektir.
Saygılarımızla