Bir ülkede fiyatlar genel düzeyinin sürekli artması seklinde ifade edilen enflasyon, aslında ülke parasının satın alma gücünün düşmesinden başka bir şey değildir. Ülkemizde % 2 ila % 4’lük oranında tercih edilen bir enflasyondan bahsedemeyeceğimize göre, özellikle 1970’li yıllardan itibaren yaşamaya alıştığımız, daha henüz aşısı bulunamamış ‘’enflasyondan’’ arınmanın zor olduğu bilindiğine göre, bizi zorlayanın, zaman zaman yüksek oranlarda seyreden enflasyonun varlığının yanında, enflasyon oranlarında olan belirsizlik, toplumun daha fazla sıkıntı yaşanmasına neden olmaktadır.
Mikro ekonomik yaklaşım açısından hane halkı, şirketler, yatırımcılar ve girişimciler için önemli olan konu fiyatlar genel düzeyinde öngürülü olabilmek (geleceği tahmin etmek),planlama yapabilmektir. Ama bunun öncesinde, makroekonomik yaklaşım açısından, belirlenen enflasyon oranlarının kamu otoriterleri tarafından önceden küçük sapmalarla da olsan tespit edilip, toplumla paylaşılmasıdır.
İdeal olanın bu olmasına rağmen; eğer bir ekonomide enflasyon tam olarak öngörülemiyorsa veya bir başka deyişle enflasyon oranı daima sürpriz niteliğinde ise, böyle durumlarda enflasyonun maliyeti oldukça ağır olur. Eksik öngörülen ve sürpriz enflasyonda dediğimiz bu fark enflasyonu neticesinde, üretici ve tüketici kesimleri olumsuz yönde etkilenir, tasarrufların azalması sonucu, yatırımların hem düşmesine, hem de üretken olmayan alanlara kaymasına neden olur. Sonuç olarak, sürpriz enflasyon sosyal tahribatın yanında, istihdam ve milli gelir üzerinde olumsuz etkilere neden olur.
Son zamanlarda ülkemizde kamunun açıkladığı enflasyon oranlarıyla, kamu dışı kurumların açıkladığı enflasyon oranları arasında önemli ölçüde farklar çıkmaktadır. Bunun nedenleri arasında dış borçların ödenmesi için sürpriz olmayan, hükümetin bilinçli olarak tercih etmesiyle yaratılan artı enflasyon, nedenlerden biri olabilir. Bazı hükümetler, bilinçli enflasyon yaratarak, borçların reel düzeyini düşürüp, borçların daha kolay bir şekilde ödenmesini sağlar. Bu tercihin bedeli ise, yine yerli paranın satın alma gücündeki düşüşle birlikte, enflasyonun vergisi de diyebileceğimiz, fark yaratan, yüksek enflasyonun çıkmasına katkı sağlayabilirler.
Ülkemizde son aylarda, fiyat artışlarının gün aşırı veya aynı gün içinde yaşandığı bilinmektedir. Kişiler, satın aldıkları bir malı yeniden aynı fiyata satın alma olanağına sahip olmadıkları ‘’hiper enflasyon’’ denilen bu tür enflasyon türünde, enflasyon oranının % 50 oranlarına çıkması sonucu oluşan bir enflasyon türüdür. Hiper enflasyon, tersine çevrilmesi son derece zor ve büyük fedakârlıklar isteyen bir durumu ifade eder. Hiper enflasyon genellikle banknot hacminin kontrolsüz bir şekilde arttırılması sonucu doğan bir enflasyon türüdür.
Enflasyon, en fazla ücretle çalışan kesimleri etkiler. Ama ücretlere, ‘’gerçekten gerçekleşen’’ enflasyon oranında artış sağlandığında, ücretliler açısından sorun oluşmaz. Ortodoks ekonomi uygulamalarından heteredoks ekonomi uygulamalarına geçilmesi gerekir gibi politika değişikliği sonucu; heteredoks ekonomi yaklaşımlarından bir tanesi, ’ücretlerin dondurulmasını öneren gelirler’’ politikalarına heterodoks ekonomi yaklaşımına örnek olarak gösterilebilir.
Bu açıklamalardan, reel kesimin ücretlerinin bir süre daha artmayacağını anlayabiliriz. Enflasyon dönemlerinde sermaye mallarının fiyatlarının yükselmesi, reel ücretlerin sabit kalması hatta düşmesi koşullarında işletmelerinde Sermaye/İşgücü oranı düşük, başka bir deyişle, emek yoğun üretim teknolojilerine yönelmeleri olasılık dahilindedir. Jİm Collins’in yazdığı ‘’iyiden mükemmel şirkete’ ’adlı kitabında 28 firma üzerinde yapılan araştırmalara göre, kriz dönemlerinde dahi büyüme odaklı politikalarına devam eden, geleceğe yönelik olarak, sermaye yatırımları yapmayı bırakmayan firmaların daha başarılı ve kalıcı oldukları sonucuna ulaşmışlardır.
Bu açıklamalar altında, bütün ilgili kurumlar enflasyon muhasebesini uygulamalı, açıklanan oranlar dikkate anlınıp, içinde bulunulan gerçek durumlara göre kendi enflasyon oranlarını belirleyip, her bir faktör için değerleme yapılmalı, gerçek güncel değerlere ulaşıldığı kanaatine varıldıktan sonra öngörüler ve kararlar oluşturulmalıdır.
Cengiz HERGÜNLÜ
SMMM-Bağımsız DENETÇİ