Bir işletme kurarak faaliyet göstermeyi amaçlayan bireyler, kurumlar riskin olumsuz veya fırsat yaratan etkilerini başından itibaren kabullenmiş olurlar. Riskin algılanma biçimi olan, önümüzde duran belirsizlik; geleceğin tahmin edilebilme zorunluluğu, ilk faaliyet döneminden itibaren bilinen bir gerçekliktir. Birey olarak dahi sokağa çıktığımız anda planladığımız davranışlar ile yaşadıklarımızın aynı olmaması olasılığı hep vardır.
Aradaki fark “yatırım yapma veya yapmama” durumuyla ilgilidir.
Yatırım yapanın; birikimlerini kaybetme, bu amaçla kullandığı borçlarını ödeyememe durumlularıyla yok olma veya var olma olasılığının getirdiği önemli gelecek riski vardır.
Geleceğin bilimsel yollarla belirlenebilme olasılığının ve rasyonel hale getirilmesi uzun mücadeleler sonucunda gerçekleşmiştir.
Geçmiş yüzyıllarda, geleceğin belirsizliğinin yarattığı bilinmezlik kâhinlerin, falcıların veya düzenbaz din adamlarının yönlendirmesiyle alınacak kararları etkilemekteydi. Galileo Galilei’nin yaşadığı 17. yüzyılda, dünyanın yuvarlak olduğunu söylemesi sonucu Kilise tarafından aldığı ölüm cezası tüm evren tarafından bilinen bir gerçekliktir.
Galileo’nin dünyanın güneşin etrafında döndüğünü ispatlamaya çalışmasına karşılık kilise, her şeyin insanlar için yaratılmış olduğunu; güneşin, gezegenlerin ve yıldızların dünyanın etrafında döndüğünü savunuyordu ve bu konuda Galileo’ye baskı yapılıyordu. Özgür olmamak ve baskı altında olmak, gelişmelerin önündeki en büyük engeldir. Rasyonel gelişmelerin gecikmesine neden olur.
Fakat yetenekli bilim insanları, matematikçiler, mucitler, teknoloji uzmanları ve siyaset felsefecileri gibi dönemin aydınları, 14. yüzyıl ve 17. yüzyıl dönemlerini de içine alan Rönesans aydınlanmasını başlattılar.
Rönesans yenilenmesi sonucunda dine uygun olmayan, akıldışı olan yerleşik saçma inançlara açıkça bir savaşın açılması, inanç sisteminin rasyonalitenin önüne geçtiği bu karanlık dönemin son bulmasına neden oldu. Geleceğin sadece “uhrevî dünyanın” tekelinde olmadığı, kadınların ve erkeklerin bilgi ve bilim sayesinde doğanın karşısında tam da edilgen olmadıkları bilinci yayılmaya, “geleceğin nasıl bugünün hizmetine sokulacağını” araştıran bilimsel araştırmalar başladı.
Gelecekte olabilecekleri bilimsel yollarla tanımlamak ve alternatifler arasından seçimler yapabilecek deneyim ve bilgiye sahip olabilme sonucunda, risk alabilmek “çağdaş toplumların” esasının oluşturur.
Bir plan ve öngörü dahilinde işletme kurarak tercih yapan girişimcinin doğal olarak risk aldığı bilinci yanında, planlanan hedeflerini tehdit eden, bazen önceden sinyallerini veren veya vermeyen krizlere de önceden hazırlıklı olmaları gereklidir. Örgütün alışılmış sistemini bozan ve aniden ortaya çıkan herhangi bir acil duruma hazırlıklı olmak gerekliliği vardır.
Özellikle, finansal krizler anlamında elde edilen verilere karşı “Kartezyen” bir yaklaşımla karar verebilme sürecinde, yurt içi ekonomik ve politik verilere bakarak durum değerlemesi yapılabilir. Aşağıdaki tabloda kamu yönünden dikkat edilebilecek finansal göstergelerin neler olabileceği örnek bir tablo halinde verilmiştir.
Faydalı olması dileğiyle..
Petern L.Bernstein; “Riskin olağanüstü tarihi”, s.19-20
Tablo: Prof. Dr. Kenan Özden; “Toplam Kriz Yönetimi”, s.103