Sosyal ağlar :

PRATİK BİLGİLER

» Amortisman Sınırı
» Vergiden Müstesna Yemek Bedeli
» Emlak Vergisi Oranları
» Fatura Düzenleme Sınırı
» Değer Artış Kazançları İstisna Tutarları
» Kıdem Tazminatı Tavanı
» Usulsüzlük Cezalarına Ait Cetvel
» Yıllık Ücretli İzinler

MUHASEBE STANDARTLARI

Ülke içinde kullanılan muhasebe standartlarını uluslararası standartlarla bütünleştirebilmek için 1995 yılından bu yana 43 uluslararası muhasebe standardı Türkiye’ye ...

T.C. RESMİ GAZETE

   DUYURULAR

İŞLETME ZOR DURUMLARINDA YETERLİ SEBEP VARSA...-Cengiz HERGÜNLÜ (Mali Makale)


Son zamanlarda, işletmelerde –özellikle Kobilerde-yönetimsel anlamda yaşanan, önemli bir sorun haline gelmiş olan bir özellik türedi. Zaman zaman sahip işletmecilerin, olayların gelecekteki durumlarını belirlemedeki karar alma yetisini his dünyalarına göre verme yaklaşımları sorun yaratır hale geldi.

 

‘’İşletmedeki mevcut doğru verilere’’ bazı zamanlarda itibar etmemeleri işletmenin geleceği açısından sıkıntılar yaratmaktadır. Bir sahip yöneticinin önündeki verilere bakarak verdiği cevap: ‘’Ben bu verilere göre bile böyle bir olumsuzluk olacağına inanmıyorum’’ demesi gibi.

 

Sanki ruhani duygular üzerinden yeni bir yönetişim paradigması oluşturuluyor gibi.

 

Pozitif olmayı anlayabiliyoruz. Fakat siz işinize bakın, böyle bir durum çıkmayacak, kalbinizi ferah tutun yaklaşımı sonucunda, olumsuz gelişmeleri karşılamada, zamanında alınması gereken tedbirler alınamadı.

 

Tabi ki hiçbir sonuç nedenlerinden farklı olamaz. İyi bir doktor hastasının ağrısının nedenini bilmeyebilir fakat bazı ağrıların nedeninin olmadığına inanmak mümkün değildir. İşletme verilerine göre, mali göstergelerin sonuçlarının sıkıntılı olduğu izah edilmesine rağmen, bu sonuçların, önemli bir olumsuzluk yaratacağına inanmamak ta mümkün değildir.

 

İnsanın doğası gereği, inancın ilk hareket noktası olduğu kabul edilen bir durumdur. Fakat inanılan gelişmenin duygudan ziyade; gerekçelendirilmiş ve doğrulanmış  verilere sahip olması sonucunda rasyonellik açısından doğru sonuçlar ifade eder. Aksi takdirde, eyleme geçme açısından, doğrulanmamış maddi konulara dayanan inanç sonucu ortaya çıkar ki maddi dünyada bu bir anlam ifade etmez.

 

Sahip yönetici doğru verilere rağmen, sonucun verilerdeki gibi olamayacağına dair inancının nedenlerini açıklama durumuna gelseydi, belki de işletme bu kadar çok mali erozyona uğrama durumunda kalmayacaktı.

 

Tüm bu gelişmelerin önemli bir nedeni de; işletmenin geriye doğru durum belirlemesi yapılmasına gerek duyulmamasından kaynaklanmaktadır.

 

Meydana gelen her şey, daha önce meydana gelen nedenler tarafından belirlenebilir.

 

Oluşan mali olumsuzluğun nereden başladığına dair sorunu bulana kadar geriye gitmek gerekebilir. Eğer; olumsuzluğu bulduğunuz döneme ait gerekli yorum, planlama ve düzeltmeler (vb.) yapılmamış ise böyle sonucun çıkması için yeterli sebep varmış diyebileceğimiz, bir zincirleme reaksiyonla karşı karşıya kalabileceğimiz durumlarda mevcut olabilir.

 

İşletmelerin, bulunulan yıldan önceki dönemleri düzeltmeden bir durum belirlemesi yapması doğru ve gerçekçi değildir. Çünkü belirlenimciliğe göre,’’ bir şey başka bir şeyi doğurur’’. A neden ise B’de A’ya bağlı bir sonuçtur. Örneğin: bir araba kendisini meydana getiren parçalarının toplamı bir neden ise sonuçta araba bu parçaların toplamından daha ağır olamaz; bir tenceredeki su, onu ısıtan ısıtıcıdan daha sıcak olamaz gibi.

 

Bu ilke birçok şeyde olduğu gibi, işletme ekonomisi de dahil olmak üzere, en basit biçiminde, her şeyin tam bir açıklaması olduğunu söyler.

 

İşletme finansından örnek vermek gerekirse; bir işletmenin maksimum değeri yatırım kararlarına, finansal kararlara ve işletmenin kâr dağıtım kararlarına bağlıdır. Fakat birde bunların yarattığı sonuç odaklı riskler vardır. Yatırım kararları işletmenin iş riskine-satış hacmine- bağlıdır,finans kararları ise finansal risklere –kredi bulma zorluğu gibi-yol açar.

 

Yılların birikimiyle denenmiş ve kabul edilen bilimsel verileri yok saymanın hiçbir açıklaması olamaz.Yok saymak için yeni bir paradigma ya ihtiyaç vardır.

 

Eğer, bunları birer veri ve bilgi olarak kabul etmeyi inandırıcı bulmak istemediğimiz takdirde, herhalde bundan sonra kehanetlere -kâhinlere, büyücülere- başvurulması gündeme gelecek gibi görünüyor.